8 Ekim 2015 Perşembe

Elizabethtown - Anma töreninde tap dansı

Yaşadığını tekrar hissetmek isteyenler için güzel bir film Elizabethtown. Kendini duygu roller coaster'ında bulabileceğin, senaryodaki duygular içinde ilerlerken kendi yaşanmışlık ve hislerini de sorgulayacağın bir film. Acaba mı'ları, öyle mi'leri, neden ki'leri sorduğun, bir yandan da ağzında sütlü çikolata tadı bırakan bir film.

Amerika'nın coğrafyaya göre aile bağlarının kuvvetli olup olmadığını sayısız filmde görebiliyoruz. Güneyde aile ve komşuluk önemlidir, California ve New York yozlaşmıştır. Bu yapıya dayandırarak birçok filmin çerçevesini çizebiliriz. Elizabethtown'da da Kentucky'deki aile yapısını yakından görüp, California'ya çok sayıda yapılan göndermelerle net bir fotoğraf çizebiliyoruz. Babası vefat eden ana karakterin bir süredir onunla yakın olmamasının yarattığı etkiyi, birbirine çok yakın geniş akraba çevresine girdiğinde görüyoruz. Bu yaşadığı zorluk filmde hareketlerinde uyum sağlayamamasıyla, karar vermekte güçlük çekmesiyle, zamanı farklı anlarda yavaş olarak algılamasıyla karşımıza çıkıyor.

Filmin en güçlü yanlarından biri Susan Sarandon. Yakın zamanda dul olan karakteri canlandıran Sarandon, aynı anda güldürüp duygulandırabilen ifadesiyle eşsiz bir performans sergiliyor. Anma töreninde yaptığı konuşmada izleyiciye farklı noktalarda dokunabiliyor. Sahneyi taçlandıran Moon River şarkısına yaptığı tap dansı, bütün duygusal şölen diyebileceğimiz konuşmanın ardından görülmeye değer.

Başarısızlık ve bunu kabullenmek birçok filmin, özellikle romantik komedilerin ortak konusu olduğu için bunun nasıl işlendiği çok önemli. Bu noktada Kirsten Dunst'ın eksantrik karakteri devreye giriyor. Kendinden bir parça bulup aynı zamanda uzak hissettiğin, ona üzüldüğünde aslında kendine üzüldüğünü farkedip sorgulamaya gittiğin, ideal olarak tanımlayıp aynı anda kendini üstün görebileceğin bir karakter kolay kolay karşına çıkmıyor. Yedek insan konseptini açıkladığında ben buna benzer miyim sorusu, yol için kapsamlı müzik ve açıklamalardan oluşan haritayı yaptığında ben bunu yapar mıydım sorusu, dondurma külahı konseptini anlattığında günde bundan kaç tane alıyorum sorusu, otel lobisinde belirdiğinde tekrar gelir miydim sorusu karakterle aslında ne kadar kendini özdeşleştirdiğini gösteriyor. Bu özdeşleştirme de karakterin eksik ve çekindiği yanlarını göstermesiyle mümkün oluyor.

Elizabethtown'dan cebinde kalması gereken kendinle olan ilişkin belki de, kendinle yalnız kalmanın değerini bilip bunu kendini tanımak için bir fırsat olarak görmek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder